-
1 yirmi yaş dişi
( akıl dişi) Weisheitszahn m -
2 yirmi yaş dişi
анат.зуб му́дрости -
3 yirmi yaş dişi
n. wisdom tooth* * *wisdom tooth -
4 yirmi yaş dişleri
n. wisdom teeth -
5 yirmi yaş dişi
wisdom tooth -
6 yirmi
yirmi zwanzig; Zwanzig f;yirmi yaş dişi Weisheitszahn m -
7 yaş
yaş1 Alter n; Jahr n;yaş baş Lebenserfahrung f;yaş günü Geburtstag m;yaş haddi Altersgrenze f;-in yaşı ilerlemek älter werden;yaş yetmiş iş bitmiş steinalt, hoch betagt;-in yaşı benzemesin! möge er ( oder sie) länger leben (als der andere Gestorbene)!;-in yaşı ne, başı ne! dazu ist er noch zu unerfahren, zu jung (um mitreden zu können);yaşı yerde sayılası fam möge er doch verrecken!;sekiz yaşına bastı er ist sieben (Jahre alt);sekiz yaşını doldurdu er ist acht (Jahre alt);sekiz yaşından gün almamış das siebte Lebensjahr noch nicht vollendet;çocuk daha yaşında değil das Kind ist noch nicht ein Jahr alt;kaç yaşındasınız? wie alt sind Sie?;yirmi yaşındayım ich bin zwanzig Jahre alt;yaşını (başını) almış insanlar Menschen fortgeschrittenen Alters;yaşınızı göstermiyorsunuz man sieht Ihnen Ihr Alter nicht anyaş21. subst Träne f;yaş akıtmak (oder dökmek) Tränen vergießen;yaşını içine akıtmak fig fam alles in sich hineinfressen -
8 yirmi
twenty. - yaş dişi anat. wisdom tooth. -
9 yaş yirmi var yok
ему́ от си́лы лет два́дцать; б) плохо́е состоя́ние ( тяжелобольного); в) небольшо́е коли́чество (чего-л.); что есть, что нет -
10 wisdom tooth
yirmi yaş dişi, yirmilik diş, akıl dişi* * *yirmi yaş dişi* * *['wizdəm-] (any one of the four back teeth cut after childhood, usually about the age of twenty.) yirmi yaş dişi -
11 φρονιμίτη
yirmi yaş dişi, akıl dişi -
12 wisdom tooth
yirmi yaş dişi -
13 twenty
n. yirmi* * *yirmi* * *['twenti] 1. noun1) (the number or figure 20.) yirmi2) (the age of 20.) yirmi yaş2. adjective1) (20 in number.) yirmi2) (aged 20.) yirmi yaşında•- twenties- twentieth
- twenty-
- twenty-year-old 3. adjective( (of a person or thing) twenty years old) yirmi yaşında -
14 diş
зуб (м)* * *1) зубdiş çekmek — вы́рвать / удали́ть зуб
diş çıkarmak — проре́зываться, ре́заться ( о зубах)
diş dolgusu — пло́мба
diş flüksiyonu — мед. флюс
diş kökü — ко́рень зу́ба
diş minesi — зубна́я эма́ль
diş tozu — зубно́й порошо́к
kırık dökük dişler — гнилы́е вы́крошившиеся зу́бы
takma diş — иску́сственный зуб; иску́сственная че́люсть
yirmi yaş dişi — зуб му́дрости
2) тех. зуб, зубе́ц, зу́бчик (у пилы, гребёнки и т. п.)diş boşlupu — простра́нство ме́жду зу́бьями
3) зу́бчик, до́лькаbir diş sarımsak — одна́ до́лька чеснока́
••- diş bilemek
- dişine depmemek
- dişe dokunur
- dişleri dökülmek
- diş geçirememek
- diş geçirmek
- diş gıcırdatmak
- dişine göre
- diş göstermek
- dişinin kovupun bile gitmemek
- dişini sıkmak
- dişini sökmek
- dişten tırnapından artırmak
- dişini tırnapına takmak -
15 wisdom teeth
n. yirmi yaş dişleri, yirmilik dişler -
16 wisdom teeth
n. yirmi yaş dişleri, yirmilik dişler -
17 Weisheitsszahn
Weisheitsszahn m yirmi yaş dişi -
18 diş
diş açmak Gewinde schneiden;-e diş bilemek fig auf Rache sinnen gegen A;diş çıkarmak zahnen;diş çukuru ANAT Alveole f, Zahntasche f;diş çürüğü Karies f, Zahnfäule f;diş dolgusu Füllung f, Plombe f;diş fırçası Zahnbürste f;ona diş geçiremedi er/sie konnte nicht mit ihm/ihr fertig werden;diş gıcırdatmak mit den Zähnen knirschen;diş kemiği Zahnbein n;diş macunu Zahnpasta f;diş mastarı TECH Gewindekaliber n;diş ünsüzü GR Zahnlaut m, Dental m;dişe dokunur genießbar; lohnend;dişinden tırnağından artırmak sich (D) etwas vom Munde absparen;kesici diş Schneidezahn m;azı dişi Backenzahn m;göz dişi Aug(en)zahn m;süt dişi Milchzahn m -
19 Weisheitszahn
akıl dişi, yirmi yaş dişi -
20 Weisheitszahn
m.akıldişim.yirmi yaş dişi
- 1
- 2
См. также в других словарях:
yirmi yaş dişi — is. Akıl dişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaş — 1. sf. 1) Nemli, ıslak, kuru karşıtı 2) Kendi suyunu, canlılığını yitirmemiş, kurumamış, kurutulmamış, taze 3) is. Gözyaşı 4) argo Kötü Bugün işler yaş. 5) argo Zor Birleşik Sözler yaş çayır yaş kesim yaş pasta yaş sebze … Çağatay Osmanlı Sözlük
yirmi — is. 1) On dokuzdan sonra gelen sayının adı 2) Bu sayıyı gösteren 20, XX rakamlarının adı 3) sf. İki kere on, on dokuzdan bir artık Birleşik Sözler yirmi beşlik yirmi milyonluk yirmi yaş dişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl dişi — is. Yirmi yaş sıralarında altlı üstlü ve sağlı sollu, damakların en gerisinde çıkan azı dişi, yirmilik diş, yirmi yaş dişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yirmilik — is., ği 1) Yirmi lira değerinde kâğıt para 2) sf. İçinde yirmi tane bulunan Yirmilik çikolata paketi. 3) sf. Yirmi yaş ile ilgili, yirminci yaşa özgü 4) esk. Yarım kuruş değerinde para, yirmi para Birleşik Sözler yirmilik diş … Çağatay Osmanlı Sözlük
diş — is. 1) Çene kemiklerinin üstüne dizili, ısırıp koparmaya ve çiğnemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri 2) Çark, testere, tarak vb. çentikli şeylerdeki çıkıntıların her biri Çarkın dişleri tebessüm eder gibi tatlı bir ses çıkardı. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gençleştirmek — i 1) Yeniden gençliğine ve dinçliğine kavuşturmak Karı beni yirmi yaş gençleştirdi. P. Safa 2) Bir kuruluşu genç üyelerle canlandırmak 3) Genç göstermek Kısa saç seni gençleştirdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk — is., ğu 1) Hayvanların çoğunda, gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ 2) Bu organa benzeyen uzantı Uçağın kuyruğu. Gelinliğin kuyruğu. 3) Kuşlarda gövdenin sonunda bulunan tüy demeti 4) Koyunun bazı türlerinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
giydirip kuşatmak — temiz, yeni giysilerle donatmak O da kendisinden yirmi yaş küçük arabacısını sevmiş, nikâhla varmış, bu arabacıyı giydirip kuşatmış, âlâ bir bey yapmıştı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
Jakutische Sprache — Jakutisch Саха тыла Gesprochen in Russland Russland Sprecher ca. 456.000 Linguistische Kla … Deutsch Wikipedia